Kirpik Olayı ya da Yaşama Sevinci

Ah bu hayatta kalma çabası.. Nihayetinde en majör olan buymuş gibi.. Her yerde, her zaman.. Zira orada ve o zamanda biri varsa, bu hakikat değişmeden duruyor.. Nasıl ki birinin gözünden, burnunun bir yamacına düşmüş o incecik kirpik, geri kalan ömrünü orada geçirmek istiyorsa.. Yine bir sabah bir dolmuş yolculuğunda, yanımda oturan genç adamın kalın çerçeveli gözlüğünün hemen altında o kirpiği gördüğümde ilk düşündüklerim bunlar değildi.. Bir dikkatti, hepsi o.. Fakat yeniden ve yeniden ona bakmaktan kendimi alamıyordum.. Dolmuştaki bir hareketliliğe bakmayı bahane edip gözümü iliştiriyor, normal şartlarda hemen önüme dönmem gerekirken, kirpiğin olağandışı çekiciliğine kapılıyordum.. Ne istiyordum ki? Yahut bu kirpik benden ne istiyor olabilirdi ki? Evet buldum, önce onu yakalamamı, iki parmağımın arasına almamı ve genç adama “tut bakalım bir dilek” dememi istiyordu.. Sabah sabah kendini gösteren bu kirpik, böyle şimşek gibi hızlı bir yakınlığı kurma cesaretimi ölçmekten başka ne anlam taşıyabilirdi.. Ama olacak iş değil.. Bunu nasıl yapabilirim ki.. Böyle bir yakınlık olsa olsa kardeşler, yakın arkadaşlar yahut sevgililer arasında olabilir.. Bir saniye diyeceğim, şurada bir kirpik var, alıyorum, aaaalldımmm, evet, tut bakalım bir dilek.. Yok, olacak iş değil.. Değil tabii, kabul ediyorum.. Ama güzel olmaz mıydı? Ne var sanki! Ama yok, güçlü bir şey bu, şiddetli bir şey.. Ya sert bir tepkiyle karşılaşırsam? Açıklamam ne olur? Bakın bu kirpik bunun için düşmüş ve burada bekliyor, dilek tutmalısınız, hem belki de kabul olacak dileğiniz.. Bunu yapamayacaksak, hayat çok sınırlı değil mi allah aşkına.. Evet ama, saygılı olmak gerek.. Bu saygısızlık mı? Evet.. Peki, vazgeçiyorum.. Önüme dönüyorum, hatta dışarı bakıyorum unutmak için.. Arabalar geçiyor solumuzdan, biz arabaları geçiyoruz sağlarından.. Tek tek arabaların içinde tek tek insanlar, yahu dolmuşa binseniz olmuyor mu, sizin gibiler yüzünden geliyor dünyanın sonu.. Bu pek anlamlı kavgalar bile çare etmiyor, aklımdan çıkmıyor o kirpik.. Beni çağırıyor.. Bir hışımla dönüyorum genç adama, “burnunuzun üzerinde kirpiğiniz kalmış, bir saniye alıyorum..” Allahım ne yaptım ben.. Böyle bir eyleme giriştiğinizde, zaman dikleşir, artık ileri değil derine doğru yön alır.. Bu yönün bir özelliği, müthiş bir belirsizlik taşımasıdır; neyin nereye kadar vardığını ve az sonra neler olacağını hiç bilemezsiniz.. Oyy, nasıl da titretiyor insanı.. Fakat işte, yaşama sığınmak iyi geliyor kalbe.. Seviyor hayat beni, kızmıyor genç adam, gülümsüyor.. Olacak iş değil.. Nedenmiş, oldu işte.. Şimşek gibi indi yakınlık.. Alt parmağımda kaldı kirpik.. Bilemedi genç adam, dileği kabul olmayacak.. Yine de bir gülümseyiş kalacak hatırında, bir de bu yakınlığın şimşek gibi inivermesi.. Bahtiyarım..

Sliding Sidebar