Burada yazdığım şeyleri nasıl bir üst başlıkta toplayabileceğimi bilmiyorum. Öykü desem değil, deneme desem değil, siyasi ya da felsefi yazılar desem değil, günlük / anı / hatıra desem tam olarak o da değil.. Ama hepsinden biraz var.. Bir üst başlığa sıkıştırmak zorunda değilim sonuçta.. Tür dışı blog – denemeler dedim şimdilik.. Belki zaman içinde kendi başlığını yaratır ya da bulurlar..
Her şey öylesine hızlı değişiyor ki, takip edemiyorum.. Yahut da ben çok yavaşım, bilmiyorum.. Daha olup bitenleri anlayıp sindirmeden, başka bir şey gelip yerleşiyor gündeme.. Bir taraftan köyden kente göçler devam ederken, diğer yanda birileri sanal ortamda başka evrenler yaratıyor.. Böylesi hızlı değişen bir dünyayı anlayabilecek güçte değilim; ama bu büyük akışın içinde hâlâ görebildiğim şeyler var; çoğu zaman istemeden, çoğu zaman rastlantısal.. Azıcık durgunluğa, bir tık yavaşlığa izin vermeyen bir dünyada, hiç acele etmeden yazmak istedim, gördüklerimi, duyduklarımı, tanık olduklarımı.. Bu bir yanıyla intihara benziyor, biliyorum; geri kalmak, geride kalmak, yetişememek hiçbir şeye, bilinmemek ve görünmemek.. Ama görüp duymak için, hissedip tatmak için, sanırım razıyım bütün bunlara.. Bir körpe oğlanın vaktiyle söylediği gibi, yarım yamalak bir sonsuzluk değil istediğim; dolu bir yaşam, ebedi bir benlik..